23 Ekim 2017 Pazartesi

AKDAMAR ADASI

  Akdamar Adası Nedir?
     Akdamar Adası Van ilimiz ile Bitlis ilimiz arasında bulunan ve Van Gölü içerisinde yer alan ülkemizin en büyük ikinci adasıdır. Akdamar Adasının en belirgin niteliklerinden biri geçmişte bu harika adanın birçok efsaneye ev sahipliği yapmasıdır. Fakat bu harika ada hakkındaki efsaneleri daha burada değil bir sonraki konumuzda işleyeceğiz.
  Bu harika adanın Van Gölü üzerinde yer alması beraberinde Van Gölü’ne de ayrı bir önem kazandırmaktadır. Çünkü adayı görmek için gelen yabancı turistler aynı zamanda Van Gölü hakkında da bilgi sahibi olabilmektedir.
    Bu harika adanın birçok batı ülkelerinde önemli bir yere sahip olduğunu belirtmiştik. Özellikle de Ermenistan tarihi kaynaklarında Akdamar Adası’nın çok önemli bir konumu bulunmaktadır. Ada üzerinde geçmiş tarihlerde Ermeni bir baş keşişin yaşamış olması beraberinde ülkenin bu harika adaya önem vermesine zemin hazırlamıştır.
Akdamar Adası İsminin En Önemli Efsanesi
   Birçok birey bu harika adanın isminin nereden geldiğini merak etmekte ve bu konu hakkında bilgiler almak için internet dünyasında yer alan birçok kaynaklara başvurmaktadırlar. Dilerseniz şimdi de Akdamar Adası isminin nereden geldiği hakkında bilgiler sunalım. Bu harika adanın isminin geldiği bir efsane bulunmaktadır.
     Rivayetlere göre çok eski tarihlerde Akdamar Adası üzerinde bir Ermeni baş keşişi yaşıyormuş ve baş keşişin dünyalar Tamara adından bir kızı bulunuyormuş, Tamaraya sevdalı olan ve tabiri caizse Tamara için gözü hiç birşey görmeyen bir çoban varmış çevre köylerde geçimini çobalık yaparak sağlayan delikanlı her gece gölü yüzerek Tarama ile buluşuyor ve sevdasını dile getiyormuş, bu durumdan birgün haberdar olan Tamaranın babası bir gece yatağından kalkıp elinde fener ile adada sürekli olarak yer değiştirmiş ve bu sayede gencin gölde yüzerken yorulmasını sağlayarak bir müddet sonrasında ise boğularak hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Fakat Tamaraya aşık olan çoban delikanlık henüz boğulmadan önce son nefeste yüksek bir ses tonuyla Ah! Tamara diye haykırmıştır.
     Gencin bu seslenişini duyan dünyalar güzeli Tamara ise o anda kendini gölün serin sularına bırakmıştır. O günden sonra ise adanın ismi Akdamar Adası olarak geçmiştir. Oldukça duygulandırıcı bir efsane olan bu efsaneyi yöre halkı tarafından tüm detayları ile bilinmektedir. Yolunuz Van ilimize düştüğünde Akdamar Adası hakkındaki bu efsaneyi kime sorarsanız sorun sizlere efsaneyi tüm detayları ile anlatacaklardır.
Akdamar Adası’nın Tarihçesi
  Akdamar Adasının isminin nereden geldiği hakkında bilgiler sunduktan sonra şimdi de bu harika adanın tarihçesi hakkında sizlere bilgiler sunalım. Makalemizin üst kısmında da belirttiğimiz gibi bu harika ada oldukça önemli bir tarihi geçmişe sahiptir. Akdamar Adası ülkemizden sonra en fazla Ermeni tarihi kaynaklarında yer tutmaktadır. Ermeni tarihi kaynaklarında Akdamar Adasının ismi farklı isimlerde geçmektedir.
 Akdamar Adası Ermeni tarihi kaynaklarındaki en belirgin ismi ise Rstunik olarak geçmektedir. Rivayete göre Akdamar Adası üzerinde 705 tarihinde Rstunin adında Ermeni bir hükümdar yaşamıştır. Ancak sonraki zamanlarda öldürülmüş ve daha sonrasında kesin tarihi bilinmemekle birlikte Ağbak vilayetinde hüküm süren Gogik Arlzruni kralı tarafından ele geçirilmiştir.
  Bu sureçten itibaren ada üzerinde uzun yıllar hüküm süren kral Gogik ada üzerinde tam bir hakimiyete sahip olabilmek adına ilk olarak bazı müslüman hükümdarları ve Ermeni hükümdarları ile antlaşmalar yapmıştır. Antlaşmalardan sonrasında yönetim merkezini adaya taşıyarak tüm yönetimleri ada üzerinden gerçekleştirmiştir. Bu arada ada üzerinde birçok yerleşim merkezleri kurmuştur.
  Ada 16 yüzyıl başlarında canlı olarak yerleşim merkezi haline gelmiştir. Ancak 1535 Osmanlı-İran savaşının başlamasıyla birlikte adada bulunan yerleşim merkezleri tamamen yok edilmiştir. Savaş sonrasında geriye kalan merkezi yönetim yerleri de tamamen ortadan kaldırılmış ve yalnızca günümüzde halen daha adada yer alan tarihi manastıra dokunulmamıştır .Bu sebeple 19 yüzyılın sonlarına doğru kiliseye 300 keşiş ziyaret etmiş ve dini faliyetlerini burada devam ettirmiştir. Ancak bu durum da uzun sürmemiş 1895-1915 savaşlarının başlamasıyla birlikte 300 keşiş can güvenliğinin olmaması sebebiyle kiliseyi terketmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder